1 FATİHA SÛRESİ 2
Fatiha Sûresi 2
İstiâze: 2
Bazı Kelimeler: 2
Açıklama: 2
1 FATİHA SÛRESİ
Fatiha Sûresi
İstiâze:
Lânetli şeytanın.'din ve dünyaya ilişkin işlerde bana zarar vermesinden veya emrolundufum şeyleri yapmama engel olmasından veya beni yasaklandığım şeyleri yapmaya teşvik etmesinden Yüce Allah'ın zatına sığınırım. Ey âlemlerin Rabbi, onu bize zarar vermekten ancak sen engelleyebilirsin.
"Kötülüğü en güzel bir biçimde sav; biz, onlann nitelendiregeldiklerini en iyi bileniz. Ve de ki: "Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım"[1]
Görüldüğü üzere Kur'an-ı Kerim, kötülüğü güzel bir tarzda savmayı insan şeytanlarını istiâzeyi de, cin şeytanlarını savmak için ilaç kılmıştır. "Şu halde Kur'an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın"[2]
Bu sûreye "Fatiha" denir. Çünkü Kur'an-ı Kerim bu sûreyle açılmaktadır. Aynı zamanda "Ümmü'l-Kitab" da denir. Çünkü onur ve üstünlük sahibi olan Allah'a yapılan övgüleri, tevhidi, onun emirleriyle yasaklarına uymayı, onun vaadleriyle tehditlerini, haber ve kıssaları, keza doğru yola gitmek gibi amelî hükümleri kapsar. Bu sûreye "Seb-Î Mesâni" adı da verilmiştir. Çünkü yedi ayettir ve namazda tekrarlanarak okunur.
Mekkî'dirf"[3] Ayet sayısı 7'dir.
1- Rahman, Rahîm olan Allah'ın adıyla.
2-3- Hamd, âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahîm ve din gününün sahibi olan Allah'adır.
4- Biz yalnızca sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz.
5-7- Bizi dosdoğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanlarm ve sapıklannkine değİL. [4]
Bazı Kelimeler:
Allah: Yüce varlığın özel adıdır. Rahman: Zâtı, rahmetle nitelenen varlıktır. Bu, Allah'a özgü bir sıfattır.
Rahîm: Fiilî olarak başkasına acıyıp merhamet edendir."O, müminlere çok merhamet edendir"[5]
Rahman ve Rahîm kelimeleri aslında, "rahmet" kelimesinden türemişlerdir. Rahmet, kalb inceliği ve yumuşaklığıdır. Bu da iyilik ve in'amda bulunmayı gerekli kılar. Burada kastedilen anlam da budur. Övgü, Allah'adır. Ham d, İhtiyarî olarak yapılan iyiliğe karşılık güzel övgüdür.
Rabb: Efendi ve mâlik (sahip) demektir. Eğitme, terbiye etme ve gözetme anlamlarını taşır.
Âlemler: "Âlem" kelimesinin çoğuludur. Allah'ın dışında kalan varlıklar olup birçok türleri vardır, örneğin insanlar âlemi, hayvanlar âlemi, zerreler ve bitkiler âlemi gibi.
Din gününün sahibi: Kıyamet gününde bütün yetkiler onun elindedir.)
Yalnızca sana ibadet ederiz.
İbadet: Kalbin, mabudun yüceliğini hissetmesinden kaynaklanan engin bir teslimiyetle itaatte bulunmaktır,
föni: Senden başkasına ibadet etmeyiz. "Ve ancak senden yardım dileriz." İstiâne, Allah'tan yardım isteğinde bulunmaktır.
Yani: Yalnızca senden yardım isteriz.Bize tanıt ve bizi başarılı et; bizi İlet. Dosdoğru yola. Bizi aşırılıklardan uzak ve düzgün yola; yani,'İslam yoluna ilet.
Gazaba uğrayanlar: Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılmış olanlar, şiddetli azapta azaplandınlmış olanlar. Çünkü onlar önce hakkı tanımış, sonra da onu terketmişlerdir. Bunların Yahudiler olduğu söylenmiştir.Yolunu sapıtanlar. Bunların Hıristiyanlar olduğu söylenmiştir.Bizden kabul buyur ve dualarımıza karşılık ver. Bu kelime Kur'an'dan değildir. Ama Fatiha'nın bununla sona erdirilmesi sünnettir. [6]
Açıklama:
Cenab-ı Allah, Fatiha'ya besmeleyle başladı ki, her işimize besmeleyle başlamayı Öğrenelim. Ifeberrük maksadıyla O'nun Yüce adından yardım dileyerek işlerimize besmeleyle başlamalıyız. Ancak Allah'ın verdiği güç sayesinde iyilikleri yapma ve kötülüklerden uzaklaşma gücünü elde edebiliriz. Güzel övgüler, varlığı zatının gereği olan ve her türlü noksanlıkların ötesinde bulunan Allah'a özgüdür. Başkasına değil, yalnızca Allah'a hamd edin. Çünkü o, mülkün sahibi ve âlemlerin rabbidir. Kendi koruma ve gözetimiyle onların (âlemlerin) idaresini üstlenmiştir.
O, hiçbir karşılık beklemeksizin her varlığa kendi sayısız nimetleriyle ihsanda bulunur. Rahman ve rahimdir. Kıyamette, hesap ve yargı gününde hüküm O'nundur. Sıfatları bu olan şanı yüce varlığın, sadece kendisine İbadet edilmesi vacıb olur. O'na tam anlamıyla kulluk edilmeli, tam bir teslimiyetle O'na boyun eğmeli, başkasından yardım dİlenmemelidir. Dahası, bize verilen ilim, tecrübe ve firasete dayanarak bütün zahirî sebeplere başvurmalı; bundan sonra da sadece O'ndan yardım dilemeli ve O'ndan başkasına tevekkül etmemeliyiz. Hadis-i şerifte Duyurulmuştur ki: "Aliahım, sana zikretmek, şükretmek ve güzelce ibadet etmek hususunda bana yardım eyle,"
Bu hadisi her namazın ardısıra okumakta yarar vardır.
Daha sonra Cenab-ı Allah, hidayet ve başarı isteğinde bulunma konusunda bize yol göstermektedir ki, dosdoğru yolda, hak ve adalet yolunda yürüyebilelim.
Cenab-ı Hak, sayılarının az olmaları dolayısıyla "Kullarımdan şükretmekte olanlar azdır"[7], bu yolda olanların yalnızlık duygusuna kapılmalarının mümkün olacağını bildiği için, kendilerine nimet verilen peygamberlerin, sıddîklerin ve şehidlerin de bu doğru yolda olanlarla beraber olduklarını haber veriyor. Hak ve adalet yolu, Cenâb-ı Allah'ın kendilerine iman ve hidayet nimetini bahşetmiş olduğu kimselerin yoludur. Elbette bunlar, hakkı tanıdıktan sonra küfür ve inatları, ya da cehalet ve sapıklıkları dolayısıyla hak yoîundan uzaklaşan kimseler değildirler, öyleleri Allah'ın gazabına uğramış, hidayet ve doğruluk yolundan sapmış kimselerdir.
Allahım, bizim bu övgümüzü kabul eyle! Bu duamıza icabet eyle! Amellerimizi, sırf senin rızan için işlenen haüs ameller yap! [8]
[1] Müminün: 96-97.
[2] Nahl: 98.
[3] Mekkî ile Medenî sûreleri arasındaki farkları maddeler hâlinde şöylece özetleyebiliriz:
1- Mekkî, hicretten önce. Medenî, hicretten sonra nazil olan süredir. İster Medine'de, ister Medine'nin çevre bölgelerinde nazil olsun; ister fetih yılında Mekke'de veya gazvelerden herhangi birinden nazil olmuş olsun, fark etmez.
2- Mekkî sûrelerde îcaz daha çoktur. Çünkü bu sürelerin muhatabı olan Mefckeliler, araplar arasında edebiyattan en çok anlayan kimselerdi. Bu sûrelerdeki âyetlerin çoğunluğunu uyarılar, sakındırraalar ve dini kuralların açıklaması oluşturmaktadır, örnek olarak Hakka, Kâna ve Vakıa süreleri gösterilebilir.
3- Medenî sûrelerdeki İfadeler {Mekkî sûrelere nazaran) uzuncadır. Khap Ehline hitapların pek çoğu bu sûrelerde geçer. Yine İslâm'daki ibadetlerle ilgili pratik hükümler, kişisel, medenî ve siyasî kurallar, savaşla ilgili sorunlar, Islâmî hükümet, yasama ve benzerî konulardaki kural ve İlkeler bu sûrelerde anlatılmakladır.
[4] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 1/15-16.
[5] Ahzâb: 43.
[6] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 1/16-17.
[7] Sebe': 13
[8] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 1/17-18.
7 Kasım 2007 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder