10 Kasım 2007 Cumartesi

besmele ile söylediklerimiz (ümit şimşek)

Besmele ile söylediklerimiz
Ümit Şimşek


[Bu program hergün 7:50, 16:40 ve 3:00'de Dost TV'de yayınlanmaktadır]


Bismillâhirrahmânirrahîm.
(Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.)
Fatiha Sûresi, 1:1

KUR’ÂN-I KERİMİN ve bütün sûrelerin başlangıcı olan Besmele, aynı zamanda, Kur’ân’ın ve kâinat kitabının müşterek bir âyetidir. Bir tarafta Kur’ân ve onun bütün sûreleri Besmele ile başlarken, diğer tarafta kâinat da bütün varlıkları ve bütün hadiseleri ile her an bu mübarek âyeti okur. Nasıl Allah’ın kelâmı olan Kur’ân Allah’ın adıyla okunursa, Allah’ın eseri olan kâinatta da herşey Allah’ın adıyla yapılır.

Dünyamız ise, bu âyeti hem Kur’ân’dan, hem kâinattan okur. Her an bu gezegenin üzerinde sayısız canlılar Allah’ın adıyla hayata gözünü açar; her an burada Allah’ın adıyla sayısız mucizeler yaşanır. Ve her an, bu gezegenin üzerinde, milyonlarca insan, ya Kur’ân okurken veya bir işe başlarken bu mübarek âyeti okur. Sadece bir saniye içinde şu gezegenimizden hal ve kal dilleriyle söylenen Besmeleleri bir arada dinleyebilseydik, bu dünya elbette gözümüze çok daha farklı bir şekilde görünürdü. Ama yüce âlemlerde bu manzaraların bütün ihtişamıyla seyredildiğinde hiç kuşku yoktur. Ne mutlu bize ki, çekilen bu filmlerde, dilimizden ve davranışlarımızdan dökülen Besmelelerle biz de kareye girebiliyor, bu muhteşem tablonun bir parçası olabiliyoruz.

Besmele üzerinde bugüne kadar çok şey yazılmış, çok şey söylenmiştir. Fakat Besmelenin esrarı, yazmakla da, yaşanmakla da tükenecek bir hazine değildir. Besmele hakkında yazılanlar arasında, Bediüzzaman’ın On Dördüncü Lem’asını özellikle saymak gerekir. Orijinal ve kapsamlı bir bakış açısıyla varlık âlemini ve Besmeleyi bir arada inceleyen bu özlü risalenin kendisi de üzerinde nice çalışmalar yapılmaya lâyık bir eserdir.

Bu eserinde, Bediüzzaman, dikkatlerimizi Besmeledeki iki önemli kavrama yöneltiyor.

Birincisi: Allah’ın herşeyi kuşatan kudret ve rububiyeti ki, Yüce Allah’ın zâtına ait olan Allah ismi bunu ifade eder.

İkincisi: Herşeyi kuşatan ve bütün kâinatı şenlendiren İlâhî rahmet ki, Rahmân ve Rahîm isimleri de buna işaret eder.

Allah’ın adını anan bir kimse, bütün varlık âlemine hükmeden bir kudret sahibinin adını anmış, Ona mensubiyetini ve Ona teslimiyetini ilân etmiştir. O, artık ister göklerde, ister yerde, ister dünyada, ister başka âlemlerde olsun, âşinâ bir ülkededir. Girdiği her yerde, bilir ki, kendisinin Rabbi, orada barınan kim varsa, hepsinin de Rabbidir; orada Ondan izinsiz birşey olmaz.

Herşeyi kuşatan kudretin sahibi, aynı zamanda, herşeyi kuşatan rahmetin de sahibidir. Bütün merhametler, şefkatler, sevgiler, muhabbetler, rızıklar, ikramlar Ondan gelir. Besmeledeki Rahmân ismi, Yüce Allah’ın bütün varlık âlemini kaplayan rahmetine işaret etmektedir.

Ancak herşeyi kuşatan bir kudretin ve rahmetin karşısında, küçük ve âciz bir insanın ne önemi olabilir? Bu dünya üzerinde bir kısacık ân içinde gelip geçiveren bir insanın sesini koca kâinatta kim dinler?

Bu soruyu da, Besmeledeki Rahîm ismi ve onun dile getirdiği ehadiyet hakikati cevaplandırıyor ve açıkça gösteriyor ki, bütün kâinatın yüzünü güldüren İlâhî rahmetin, tüm kâinata teveccühü olduğu gibi, ondaki herbir varlığa özel bir teveccühü, Allah’ın herbir kuluna yönelik özel bir merhamet ve şefkati vardır—tıpkı bütün bir denizin yüzünü aydınlatan güneşin, deniz yüzeyindeki herbir damla üzerinde ayrı ayrı parlayışı gibi. O rahmet, bütün âlemi nimetlerle doldurduğu gibi, tek bir kulun en gizli bir niyazına da en şirin nimet ve lütuflarıyla cevap verir. Bu ise Ona hiç zor gelmez; çünkü O, aynı zamanda sonsuz kudretin de sahibidir.

İşte, Besmele öyle bir anahtar, adeta öyle bir şifredir ki, insan onun vasıtasıyla arkasında sonsuz bir kudreti bulur ve onunla sonsuz rahmet hazinelerinin kapısını açar.

Yine o anahtarla insan, bu âlemde girdiği her yerin kapısını açar. Nereye adımını atsa kendisini bir dost meclisinde bulur. Yerin altı veya üstü, dünya veya âhiret fark etmez; bunların hepsi de Rabbinin mülküdür ve hepsinde de bütün kapıları açacak olan şifre, dilinden dökülen o mübarek âyettedir.

Bu söz, aynı zamanda, insanın hesabına bir şükür ve bir kadirşinaslıktır ifadesidir ki, onu söyleyen insan, bu dünyada eriştiği sayısız lütuf ve nimetlerin Rabbinden geldiğini ilân eder; bütün varlık âlemini kuşatan rahmet eserlerinin ve herşeyi hükmüne boyun eğdiren kudretin sahibi olarak Rabbini tanıdığını hürmet ve muhabbetle bildirmiş olur.

Gerçi insanın eriştiği nimetler, bir sözle değil, bütün bir ömrün şükrüyle bile ödemeyecek kadar büyüktür.

Fakat o muazzam borcu bir tılsımlı söz ile ödenmiş saymak da o sonsuz rahmetin tecellîlerinden bir muhteşem tecellîdir.

Hiç yorum yok: